22 Nisan 2010 Perşembe

Maden Kanunu'nda Değişiklik

Radikal, SERKAN OCAK'ın 21 Nisan 2010 tarihli haberinden...

İSTANBUL - Maden Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklikler, tartışma yarattı. Tasarıda yaban hayatı koruma sahalarında, su havzalarında ve zeytinliklerde maden arama, çıkarma ve maden tesisi kurmaya yönelik izinler verilmesi; madencilikte yerel denetimin önünün kesilmesi eleştiri konusu. İzinlerde Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu alınması, insan ve çevre sağlığına zarar verilmediğinin bilimsel-teknik incelemesi gibi koşullar getiriliyor, ama endişe ve eleştiriler bitmiş değil:

‘Tutarsızlık’
Doğa Derneği Başkanı Güven Eken: Türkiye’deki koruma altındaki alanların toplam yüzölçümü 3 milyon 426 bin 210 hektar. (Milli parklar, tabiatı koruma alanları, özel çevre koruma alanları...) Yaban Hayatı koruma alanını toplamı da 1 milyon 200 bin 926 hektar. Flamingo, ceylan, Anadolu yaban koyunu, dağ keçisi, ayı, sırtlanlar yaban hayatı koruma alanları içinde yer alıyor. Son yaşam alanları bu sahalar. Buralarda maden aramaları yapılması, son yaban hayatının da neslinin tükenmesi anlamına geliyor. Bu durum AB çerçeve ilkelerine de aykırı. Ciddi bir tutarsızlık söz konusu. Bir yandan AB çevre müzakerelerini sürdürürken, bu alanların içini boşaltmakla uğraşıyorlar. Bu aynı zamanda Türkiye’nin çevre politikasının olmadığının da bir göstergesi.

‘Madenciler dokunulmaz olacak’
Avukat Arif Ali Cangı: Yeni kanun, eskisini aratacak. Hazırlanan yasa taslağı yine çevre sağlığı ve canlı yaşamını koruma kaygısı taşımıyor, tüm izinleri merkezi yönetime devrediyor. Maden ruhsatlarına kutsallık, madencilere dokunulmazlık sağlamayı hedefliyor. Bu tasarının yasalaşması halinde, yaşam alanları daha korumasız hale gelecek, siyasi iktidarın tercihine, küresel maden şirketlerinin insafına terk edilecek. Tasarı aynı zamanda siyasi iktidarın ekoloji politikası(zlığı)nı çok net ortaya koyuyor. Örneğin, ruhsat hakkı belediyenin elinden alınmış ve sadece vali yetkisine verilmiştir. Artık belediye meclislerinde madencilerin ruhsatları tartışılamayacak. Ankara’dan her şey çözülecek.

‘Pürüzler ortadan kaldırıldı’
TEMA Vakfı’ndan avukatı Ömer Aykul: Bu tasarının sihirli kelimesi ‘kazanılmış haktır.’ Mevcut maden ruhsatlarının tamamı kazanılmış hak olarak kabul ediliyor. Ülke topraklarında maden ruhsatı verilmemiş yer yok gibi. Tasarı yasalaşırsa, (Anayasa Mahkemesi’nin 2009 tarihli) iptal kararı öncesi hukuka tabi olacaklar. Madencilik faaliyeti önündeki tüm pürüzler kaldırılmaktadır.

MADENCİLİK YAPILABİLİR ALANLARIN GENİŞLETİLMESİ ELEŞTİRİLİYOR
3213 sayılı Maden Kanunu 2005’te yürürlüğe girdi. CHP’nin itirazları üzerine Anayasa Mahkemesi bazı maddelerini iptal etti. Bunun üzerine yeni bir tasarı hazırlandı. Yeni tasarıda özellikle ‘Madencilik faaliyetinde izinler’ bölümündeki değişiklikler tartışma yarattı.

NE DEĞİŞTİ?
Yeni tasarıya göre:

* ‘Yaban Hayatı Koruma ve Geliştirme Sahaları’nda, ÇED raporunda belirlenen esaslara göre madencilik yapılabilecek.

* Su havzalarında, içme suyu kaynaklarına 1000-2000 metre mesafede patlayıcı patlatmamak, ‘insan ve çevre sağlığına zarar vermemek’ koşuluyla maden aranabilecek, çıkartabilecek, maden alt yapı tesisi kurulabilecek. Eskiden su havzalarında madencilik yapılamıyordu.

* Zeytinliklerde ÇED onayı alınırsa madencilik yapılabilecek. Böylece pek çok maden izinin iptalini sağlayan Zeytin Yasası etkisiz hale getirilmiş olacak.

TASARI HANGİ AŞAMADA?
TBMM’de Çevre ve Tarım Komisyonları’ndan geçen tasarı Sanayi Ticaret Teknoloji Komisyonu’na geldi. Bu komisyondan da geçerse TBMM Genel Kurulu gündemine gelecek. Tasarıya karşı çıkanlar, Maden Kanunu’ndaki değişikliklerin ‘Anayasa tartışmaları’nın devam ettiği şu sıralarda ‘torba yasa’ olarak meclisten apar topar geçirilebileceğini iddia ediyor.

RİVA İÇİN ACİL EYLEM ÇAĞRISI!

B. Bilgen'den..
Riva deresinde şu an DSİ ,taban temizliği yaparak ,yatağını düzenlemeye çalışıyor. Denize döküldüğü yerden ,köprüden diyeyim menbaya doğru 1.5 km. dere kenarı
makinaların çalışma platformu oluşturulması için doldurularak dip temizliği yapılacak ve o malzeme de sağına soluna dökülecek.Nedeni derenin getirdiği teressübat
denize doğru birikerek geriye taşkın yaptığı için. Bu böyle olmasa Çilingoz, Filyos ,Riva doğası nasıl olacaktı zaten?Ağva deresini de bu hale getirme konusu var.
Bir gönüllü Rivadaki makinaları durdurdu.Kaymakamlığ a ve bir kaç yere yazı ile başvurmuş sağolsun..Ancak tekrar başlaması an meselesi.
Bundan sonraki dereyi bekleyen konu daha da vahim. DSİ dere islahı kapsamında derenin iki yanına taş tahkimat yaparak trapez bir kesite dereyi oturtacak.
Bu alanı ;dere mansabı ve menbaya doğru en azından 7-8 kmyi sulak alan içine alınması konusunda DD nin rapor ve girişimleri kabul görmedi.
Bu çalışmalar sonrasında zaten korunacak bir şey de kalmayacak.
Ayrıca derelerin iki yanında 100m. koruma alanı bırakılması sözde kalmış durumda...
Şu an SİT koruma sınırlarını araştırıyorum. Gerçeği onunda derecesini düşürüveriyorlar. İşe yaramayabilir.
Bireysel bir çaba makineyi durdurmuş durumda .. Gücünüzü küçümsemeyin.