Radikal, SERKAN OCAK'ın 21 Nisan 2010 tarihli haberinden...
İSTANBUL - Maden Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklikler, tartışma yarattı. Tasarıda yaban hayatı koruma sahalarında, su havzalarında ve zeytinliklerde maden arama, çıkarma ve maden tesisi kurmaya yönelik izinler verilmesi; madencilikte yerel denetimin önünün kesilmesi eleştiri konusu. İzinlerde Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu alınması, insan ve çevre sağlığına zarar verilmediğinin bilimsel-teknik incelemesi gibi koşullar getiriliyor, ama endişe ve eleştiriler bitmiş değil:
‘Tutarsızlık’
Doğa Derneği Başkanı Güven Eken: Türkiye’deki koruma altındaki alanların toplam yüzölçümü 3 milyon 426 bin 210 hektar. (Milli parklar, tabiatı koruma alanları, özel çevre koruma alanları...) Yaban Hayatı koruma alanını toplamı da 1 milyon 200 bin 926 hektar. Flamingo, ceylan, Anadolu yaban koyunu, dağ keçisi, ayı, sırtlanlar yaban hayatı koruma alanları içinde yer alıyor. Son yaşam alanları bu sahalar. Buralarda maden aramaları yapılması, son yaban hayatının da neslinin tükenmesi anlamına geliyor. Bu durum AB çerçeve ilkelerine de aykırı. Ciddi bir tutarsızlık söz konusu. Bir yandan AB çevre müzakerelerini sürdürürken, bu alanların içini boşaltmakla uğraşıyorlar. Bu aynı zamanda Türkiye’nin çevre politikasının olmadığının da bir göstergesi.
‘Madenciler dokunulmaz olacak’
Avukat Arif Ali Cangı: Yeni kanun, eskisini aratacak. Hazırlanan yasa taslağı yine çevre sağlığı ve canlı yaşamını koruma kaygısı taşımıyor, tüm izinleri merkezi yönetime devrediyor. Maden ruhsatlarına kutsallık, madencilere dokunulmazlık sağlamayı hedefliyor. Bu tasarının yasalaşması halinde, yaşam alanları daha korumasız hale gelecek, siyasi iktidarın tercihine, küresel maden şirketlerinin insafına terk edilecek. Tasarı aynı zamanda siyasi iktidarın ekoloji politikası(zlığı)nı çok net ortaya koyuyor. Örneğin, ruhsat hakkı belediyenin elinden alınmış ve sadece vali yetkisine verilmiştir. Artık belediye meclislerinde madencilerin ruhsatları tartışılamayacak. Ankara’dan her şey çözülecek.
‘Pürüzler ortadan kaldırıldı’
TEMA Vakfı’ndan avukatı Ömer Aykul: Bu tasarının sihirli kelimesi ‘kazanılmış haktır.’ Mevcut maden ruhsatlarının tamamı kazanılmış hak olarak kabul ediliyor. Ülke topraklarında maden ruhsatı verilmemiş yer yok gibi. Tasarı yasalaşırsa, (Anayasa Mahkemesi’nin 2009 tarihli) iptal kararı öncesi hukuka tabi olacaklar. Madencilik faaliyeti önündeki tüm pürüzler kaldırılmaktadır.
MADENCİLİK YAPILABİLİR ALANLARIN GENİŞLETİLMESİ ELEŞTİRİLİYOR
3213 sayılı Maden Kanunu 2005’te yürürlüğe girdi. CHP’nin itirazları üzerine Anayasa Mahkemesi bazı maddelerini iptal etti. Bunun üzerine yeni bir tasarı hazırlandı. Yeni tasarıda özellikle ‘Madencilik faaliyetinde izinler’ bölümündeki değişiklikler tartışma yarattı.
NE DEĞİŞTİ?
Yeni tasarıya göre:
* ‘Yaban Hayatı Koruma ve Geliştirme Sahaları’nda, ÇED raporunda belirlenen esaslara göre madencilik yapılabilecek.
* Su havzalarında, içme suyu kaynaklarına 1000-2000 metre mesafede patlayıcı patlatmamak, ‘insan ve çevre sağlığına zarar vermemek’ koşuluyla maden aranabilecek, çıkartabilecek, maden alt yapı tesisi kurulabilecek. Eskiden su havzalarında madencilik yapılamıyordu.
* Zeytinliklerde ÇED onayı alınırsa madencilik yapılabilecek. Böylece pek çok maden izinin iptalini sağlayan Zeytin Yasası etkisiz hale getirilmiş olacak.
TASARI HANGİ AŞAMADA?
TBMM’de Çevre ve Tarım Komisyonları’ndan geçen tasarı Sanayi Ticaret Teknoloji Komisyonu’na geldi. Bu komisyondan da geçerse TBMM Genel Kurulu gündemine gelecek. Tasarıya karşı çıkanlar, Maden Kanunu’ndaki değişikliklerin ‘Anayasa tartışmaları’nın devam ettiği şu sıralarda ‘torba yasa’ olarak meclisten apar topar geçirilebileceğini iddia ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder